14 Mart 2009 Cumartesi

Topuk


Yüksek topukların kaldırımda çıkardıkları ses güzel… Kısacık eteklerin vücutta duruşu güzel… Makyajın ardında gizlenmiş yüz güzel… Gece 3’te kimsesiz kaldırımlarda dolaşmak güzel… Şişli’den Taksime giden yolda ben güzelim. Elimdeki tek kartım güzelliğim.

Kadınlar korkar bu saatte bu sokaklardan. Namuslarına leke düşer çünkü.  Sokaklar bu saatlerde namuslu bedenler için tehlikelidir. Yabancı eller kirletir bedenleri. Yanlarına yaklaşırken yavaşlayan arabalar tehditkârdır. Ben sevinirim.

Siyah bir Volkswagen yaklaşıyor kaldırıma. Sokaktaki satılık bedenlere yaklaşan arabaları hep siyah olur zanneder bazıları. Birçok renkle arabalarım oldu benim. Kırmızı, yeşil, beyaz bir de sarı… Taksileri sevmem. Ama saat ilerledikçe onlara da sevinmeye başlarım.

İki kişi var Volkswagen’de. Tek başıma istemiyorlar beni. Ben de istemem iki kişiyi. Her sevişme iki kişiye ait olmalı bence. Ne şekilde olursa olsun kapalı kapının ardında iki kişi olmalı sadece. Üçüncüler, izleyiciler ihanet gibi. Herkesin ihaneti başka artık... Kimisi tek bir bakışı ihanet sayar, kimisi bir konuşmayı, kimisi omuza konulan bir eli, kimisi başka tene değen teni… Benim ihanetim sevişmenin iki kişiye ait olmayışı…

Metalik gri bir Ford yaklaşıyor. Tek kişi var içinde. Pazarlık da etse gideceğim onunla. Daha fazla beklemek gelmiyor içimden. Bu gece polis dolaşacak sokakları. İçimde öyle bir his var. Bu arabada kurtulacağım.

Kısa saçlı, esmer, şişman biri yanaşan… Güzelliğime ettiği iltifatla tavlıyor beni. Söylediği parayı kabul ediyorum. İltifatlar hala güzel… Beğenenin kim olduğunu bilmesem de beğenilmek güzel.  Başka bir bedende, başka bir cinsiyette beğenilmek önemli… Aradığın kadınlığı satılık olmakta  bulsan dahi güzel. 

Gecemi satın alanların yüzlerine bakmaktan vazgeçemiyorum hala. Uzun zamandır bu sokaklarda olmama rağmen öğrenemedim yüzlere bakmamayı. Kurtarıcılık değil onlardan beklediğim. Seviştiğin insanın yüzünü bilmemek ayıp geliyor bana. Yüzü yumuşak yanımdakinin. Otele kadar bakabilirim bu yüze. Sonra unuturum. Yüzlerle insanların uyuşmadığını biliyorum artık.

Tarlabaşı’nda bir otelin önünde duruyoruz. Biliyorum burayı. Odaya çıkıyoruz. Yatak kirli. Çarşaflara değmiş bedenlerin izi kalmış. Ter ve meni kokuyor içerisi. Soymak istiyor beni. İzin veriyorum bunu yapmasına. Normalde hızlı olmak için çarçabuk kendim soyunurum. Bu gece polis dolaşacak sokaklarda, içime öyle doğuyor. Dayak yemeği kabul edemiyor içim.   Bu geceki son erkek yanımdaki… Uzun uzun sevişmesine izin verebilirim. Ama nasıl olsa hızla tüketir o da.

Kalkıp giyiniyorum. Para cebime bırakılmış. Önce ben çıkıyorum otelden. İçimde bir huzursuzluk var mı diye düşünüyorum. Yadırgamıyorum artık tanımadığım dokunuşları. Kadın bedenimi tanıyamadan erkekliklere alıştığımı görüyorum. Gidip uyusam diyorum… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder