14 Mart 2009 Cumartesi

Cins

Alıp kendimizi başka yerlere koymanın uzaklığını seviyoruz. Yüzsüz insanlar, kansız bedenler ve kendi kendine çalışan makineler varlıklarını taçlandırıyor. Ve bu yüzden yabancı olmanın bu hali asil geliyor bize. Parçası olmaktan vazgeçmediğimiz kendi yataklarımızda ve kendi bedenlerimizde yabancılaştırıyoruz. Acısını sahiplendiğimiz bağlar salıyoruz. Elimizde kalan bedenimiz oluyor. Kanımızı, etimizi dışa burmak onurlu kılıyor sanki… Kadınlıklar – erkeklikler su yüzüne çıkıyor. Canımızı yakmasından için için zevk aldığımız bağlar cinsiyet veriyor bize. Bir rahimde büyüyen  varlıkları benimsiyoruz. Bizi kurtaracak daha büyük acılar diliyoruz ondan. Kendi yaşamımızın ağırlığından kurtuluyoruz o zaman. Adanacak bir doğmuşluk oluyor elimizde. Sonra saldığımız bağları takip ediyoruz. Sanki nereye vardıklarını bilmiyormuşçasına iz sürüyoruz.

Bağların sonunda kaçtığımız şehirleri bulup daha başka acılar diliyoruz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder