14 Mart 2009 Cumartesi

Mutfakta

Yaşıyor muyuz acaba? Bir kadın, her şeyden uzak bir köşede mutfağına saklanmış. Aklında binlerce soru binlerce sorun. Hiçbir şey söylemeden ama aklında sürekli yaşamını sorgulayarak üç yumurtayı 1 su bardağı şekerle karıştırıyordu. Pürüzsüz bir kıvam olmalıydı, kekin düzgün olması için o yüzden çırptıkça çırpıyor, arada bir mikseri kaldırıp olmuş diye bakıyordu, aklında bambaşka sorulara çözüm bulmaya çalışırken yumurtanın yeterince çırpılmış olup olmadığını nasıl da anladığına şaşırmıştı. Geniş ama delikleri sık bir tel süzgeçten bir su bardağı kepek unu, bir su bardağı beyaz un bir paket kabartma tozu bir paket de vanilya geçirdi. Böylece daha iyi karışmış olurmuş malzemeler. Pasta yapmanın kuralları... Kimden öğrenmişti. Belki de asıl merak ettiği bu kuralları kimin bulduğuydu. Önce düzgün bir şekilde kek hazırlanmalıydı, ölçüler çok önemliydi. Bir su bardağı un yerine bir çay bardağı un konursa hamur istenilen kıvama gelmezdi. Tabi ki malzeme seçimine de dikkat etmek gerekirdi, kepek unu ve vanilya konmazsa kek istenilen tatta olmazdı. Kek düzgün bir şekilde pişirildikten sonra krema hazırlanmalıydı, bazen şeker hamuru da yapılırdı pastanın süslemesi için. Malzemeler ve ölçüler yine önemliydi; tatlandırıcılar, renklendiriciler yeterli miktarda konmalıydı, ne eksik ne fazla… Kekin üzeri düzgünce kaplanmalıydı. Pasta yapmanın kuralları böyle edilgen kurallardı. Kimin nerede ne zaman yaptığının önemi yoktu. Yumurta, kepek unu, beyaz un, vanilya, kabartma tozu, kremalar ve tabi tatlandırıcılar bazen portakal bazen kakao bazen acı badem… Malzemeleri al; mutfağa taşı; pişir; süsle buzdolabına koy insanlar satın alsın… Ama kimse bunları kim pişirdi pişirirken ne düşündü diye sormasın… Sanki otomatik makineler gibi herkesin görevleri var hiç sorgusuz başka bir şey düşünmeden o işleri yapmaya kurulmuş bir sistemin içindeki pasta yapıcı- robotlar gibi. Pastayı süsledi dolaba yerleştirdi; bir su bardağı şekerle üç yumurtayı çırpmaya başladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder