4 Nisan 2009 Cumartesi

Zaman Yok ki…

Kalabalıkta önümden yürüyorlar. Üstelik ağır aksak… Bence kimse yavaş yürümemeli. Bilhassa insanların hızı kesinsin, geç kalsınlar, kendilerinden izin istemek zorunda kalsınlar diye yapıyorlar. İzin istemem ki ben, ne yapmaya çalıştıklarını biliyorum çünkü. Vitrin camlarının yansımasından önlerindeki boşluğu gözlerim. Bedenimi sığdıracak yer bulduğumda da önümdekini, yavaşlığını silah olarak kullanan kişiyi, alt ederim. Aslında zeki insanlar olsalar anlarlar yavaş yürüyerek beni engelleyemeyeceklerini. Onların sokakta kurmaya çalıştıkları hakimiyete yenilmem. Kendilerinden izin istenmesini hak ettikleri düşüncesinin hazzını yaşatmam onlara. Hızımı kesmem ben.
Kimileri kahvesini yavaş içer.Ben içmem. Soğuk kahveye tahammül edemem ki. Dilimi yakması pahasına olmayacaksa tadın kıymeti kalmaz ki.
Kimisi yemeğini yavaş yer, sanki tek işi yemek yemekmiş gibi. Lezzetin kendilerini hapsetmesine izin verirler. Benim esir olmayışıma, lezzeti tüketerek onu yenişime kızarlar bir de. Günlük tutkulara esir olmam ben. Yemeğimi yer, kahvemi içer, varacağım yere hızlıca varır yapacağım esas görevime hak ettiği zamanı ayırırım.
Kimileri konuşur bir de. Hızlı yaptıkları tek şeydir bu. Benim yaklaştığımı duyunca kelimeleri hızlandırır vazgeçemedikleri cümlelerini tamamlarlar. Dükkânıma gidip satın alınmayacak soba borularını silmeyi bir şey sandığımı söylerler. Hiçbir şeye koşuştururum onlara göre ben. Korkarım çünkü hiçbir şey dışında bir şey yapmaya. Bir tek bunları söylemek hız kazandırır kimlerine. Onlara göre “hiçbir şey”i yapmak için zamana ihtiyacı var oysa insanın. Hiçbir şey yapmamak, okumamak, konuşmamak ve insanlara esir olmamak için… Yavaş yürüyerek heba edemem ki bu zamanı.

Meltem

1 yorum:

  1. hep hizli yürümenin, hızlı yaşamanın hayatın tadını kaçırmak olduğunu düşünürdüm ama bu yazıyla bu bakışımında bir eksik tarafı olduğunu gördüm. Evet katılıyorum engel olmamalı hayata ve hıza bazı şeyler:)

    YanıtlaSil