8 Nisan 2009 Çarşamba

Kork-ma-

Daha bebekken öcüler yer seni ile başlayan korkuyla yoğrulma süreci; hayatın her anında kendini farklı biçimlerde var etmeye devam eder. Evde anne babadan öğrenilmeye başlanılan korkmak gerekliliği; hayatı başkalarınca konulan kurallara göre anlama ve bireyi uygun hallere sokarak biçimlendirme vazifesi görür. Okulda, sokakta, iş yerinde hep korkulara çare olarak sunulan bir sıraya sokulma, düzenlenme hali vardır. Korkunun adı; bazen oyunun dışına atılma, başarısız addedilme, reddedilme bazen de namus, töre ya da ülküsel değerlerin yitirilme ihtimali olur. Arkadaşlar, komşu teyzeler, öğretmenler, sevgililer ve aslında tüm toplum bir parçasıdır senin korkutan filminin. Filmin adı sürekli derinleşerek, değişim geçirir ama türü ve işlevi hiç değişmez.

Birilerine, bir yerlere ait olmak, bir dala tutunmak istersin ama beynini kemiren bir kurttur; kaybetme korkusu. Kaybetmekten korkarsın çünkü hep kaybedilecek bir şeyler olduğu vurgulanmıştır hayatta. Kazanımlar hep yetersiz görülmüş, her vaat bir gizli tehdit ile sunulmuştur. Bu durum seni tüketen anlamsız hırslara da dönüşse ve en çok bunu fark eden, mutsuz olan sen de olsan gene de vazgeçemeyip, uygun adımlarla yola devam edersin. Böyle zamanlarda en çok da aslında kendinden korkarsın. Bir kısır döngü olur zaman kalabalıkta yalnız olmaktan korkar aidiyetler, yeni kimlikler edinirsin ve bu kimliklere sığamayıp yalnızlıklara koşarsın.

Aslında bu kalabalıkta ki insan sen değilsindir. Aklın hep karışıktır. Sana ait olduğunu hissettiğin gerçekliklerin ile öğrenilmiş korkuların arasında gidip gelir aklın. Zamanla biçilen roller, kabul ettirilen kimlikler ve asıl sen birbirine karışır. Nedir seni özel kılan, sana ait olan tüm bunların dışında, tüm insanlığın dışında ya da kalabalıklarda seni herkesten biri yapan seni onlara bağlayan şey nedir? Sonuçta benzer filmlerin değişimli kahramanlarıyız.

Geçmiştir hep gelecekleri bekleyen ve cevaplar çoğunlukla geçmişte saklıdır. Önce sadece sakin olup, durmak ve üzerini iyice örttüğün için duyulmayan iç sesini dinlemek gerekecektir. Hizalanmış koşarak vardığın yerde bir an olsun durup, sana ait olan nefesi hissettiğin an tanımlardan sıyrılabilmek, fikirlerin özünü irdelemek, filmi bir daha başka açılardan izlemek seçimlerini ya da seçemeyişlerini keşfetmek zamanıdır. Keşfettiğin yeni bir sen olma zamanıdır. Elinin tersiyle itip tüm o film sahnelerini, senaryosunu kendin yazacağın bir filme kahraman olma zamanıdır. Çünkü üst üste bir merdiven gibi korkuları dizip, yaşamaktan alıkoymak kendini ve sonra bu merdivenin basamakları sayesinde yaşanmamışlıklarla dolu olan hayattan kopma korkusuna ulaşmak anlamsız. Kurallarını bildiğin bir oyunu koşullu oynamaktansa, kurallarını kendin koyacağın belki de kurallar gerektirmeyecek yeni oyunlara başlamamak neden. Ömürler zamanda sınırlı ve zaman akıp giden ve geri sarılamayan bir film. Başka bir oyun, başka bir dünya mümkün. Hazır hala zaman varken...

Şehri

2 yorum:

  1. merhabalar şehri,siteyi yeni gördüm.yazdıklarınız çok hoşuma gitti,özellikle bu yazını okurken sanki kendimle konuşuyormuş gibi hissettim ve gölgesinde yazıyorum bunları.bundan sonra olabildiğince takip etmeye çalışıcam siteyi,yine konuşuruz üstüne.kim bilir belki ben de bir şeyler karalarım buralarda...

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim. Çok mutlu oldum, aynı gölgede buluşabilmek ne güzel.Merakla bekliyorum senin paylaşımlarınıda...

    YanıtlaSil